Ana Sayfa

Hicret

Tevhid

Gençlere

İslam Düşmanlığı

Makaleler

Zulüm Görüntüleri

Ben Irak`lı Bir Çocuğum

Download

Resimler

Duvar yazıları

E-M@ail

Tefsir ve Kitaplar

Fizilal'il Kur'an Tefsiri

   Elmalı'lı Tefsiri

Tasavvuf

   İslam'da Kadın ve Özel Halleri

 Küfür Sözler

 Şeytanın Hileleri

İslam'daTesettür

  İslam'da Sakal Bırakmanın Lüzumu

İslami Hareket Metodu

Küfür Tek Millettir

İşte Müslüman

Yesak (Beşerî Anayasa)

Dünden Bugüne Hilâfet

Fikh-ul Ekber

Bilinmeyen Osmanlı

Zulmün Tarihi

Dokunmayın Bacıma

Dünya Vakit Proğramı

Osmanlıca Yazılar

Peygamberler Tarihi

Almanca Kitaplar

Der Wahre Muslim

 Die Grundlage Der  Islamischen Religion

 Die Grossen  Sünden

 
 
 
 
 
 

O

 

O

 

      UNUTTURULAN İSLAM KÜLTÜRÜ

    Bugün düzenli çalışmalarla, İslâm'ın her alanda kültürü yıkılmaya gayret edilmektedir. Müslüman çocuklarının kabiliyetlerine göre bunlara kulak verilmelerine çalışılmaktadır. Hatta, insan şu gerçeği rahatlıkla görebilmektedir. İslâm kültürünün yıkılması için hemen her taraftan İslâm beldeleri kuşatılmış bulunmaktadır.
   İslâm tarihini mi ele almak istiyorsun, onu ortaya koymaya çalışanların adeta bununla İslâm'ın değişik düşmanlarına hizmet ediyor bulursun. Çünkü çarpıtılarak aktarılmaktadır. Arap dilini mi ele almak istiyorsun, onun üzerinde de bir çok çalışmalar yapılıyor. Öyle ki İslâm kültürünü öldürmeye varabilecek değişiklikler yapılarak öğretiliyor. Rasûlüllah'ın sünnetini mi ele almak istiyorsun, onda da şüpheler meydana getirilerek öneminin yitirilmesine çalışılmaktadır. İslâm fıkhı üzerinde şüpheler koparılmakta, kuşkuyla karşılanmasına gidilmektedir. Kur'an-ı Kerim'e gelince, buna da dil uzatılacak noktaya gelinmektedir.
   Öyle ki bugünkü İslâm dünyasında yapılan çalışmalarla, müslümanlar ile İslâm arasına engeller koymaya çalışılmaktadır. Ayrıca İslâm için çalışan her ad altındaki teşkilatları, çeşitli teşkilatlar kötülemeye, halk nazarında değerini düşürmeye gayret göstermektedirler. Ya da İslâm'ın sesini kısmak ve susturmak istiyorlar. Bilindiği üzere İslâm; Allah'a ve Rasûlü'ne iman esasına dayanır. Bakıyoruz ki. tüm gayret ve çabalar bu iki esas hakkında şüpheler doğurmaya gayret gösteriyor. Öyle ki değişik araç ve yollarla yapılıyor. Yani İslâm'ın herhangi bir cephesinde bir ilerleme veya çalışma görülmesin ki, mutlaka orada bir şüphe oluşturulmaya çalışılmaktadır. Hemen en azılı bir biçimde saldırıya geçilmektedir. Çalışmalar, İslâm'ı yıpratmak için ve İslâm'ın yerini almak için değişik isim ve kuruluşlar adıyla türlü hareketlerle ortaya çıkmaktadır.
   Hatta bu İslâm düşmanları, eğitim ve Öğretim kuruluşlarını, hem de bunların resmi olanlarını bile ele geçirmiş durumdalar. Bunları değişik metod ve programlarla yönlendiriyorlar. Kitaplar, ders araç-gereçlcri... bunların öğrenimini de herkese zorunlu kılmış durumdalar. Böylece İslâm ile şu veya bu manada ilgisi bulunan kimselerin de fikirlerini bulandırmayı amaçlamış olmaktadırlar. Müslümanlar bizzat kendilerine ait olan İslâm kültürüne bağlı her tür güzelliği yitirmiş durumdalar. Hatta İslâm kültürü, kendi ülkelerinde hezimete uğramış durumda bulunmaktadır.

   ÖLÇÜLER DEĞİŞİNCE

   Tüm bu Ölçüler değişince, müslüman adeta ortada kaldı. Her bir müslümanın elinde değişik bir ölçü. Öyle ki Kitap ve Sünet ölçüsü adeta ellerinde kaybolmuş durumdadır. Örnek mi istiyorsun. İşte kişinin Allah ile olan münasebetinde doğruluk ölçüsüne misaller olarak şu âyetleri görelim:
   a-
"Mü'minlerden öyle erkek adamlar vardır ki, üzerinde Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi (şehid oldu). Kimi de beklemektedir." (123)
   Bu âyette belirtildiği gibi sadık kimse, ya Allah yolunda ödürülen bir adam veya Allah yolunda öldürülmeye hazır bekleyen kimsedir.
   b- Sadık kimse demek iman ile cihadı birbirinden ayırdetmeyen, ikisini birleştiren kişi demektir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:
   "Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Rasûlü'ne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık olanların ta kendileridir."(!24)
   "Yüzlerinizi doğudan ve batıdan çevirmeniz, iyilik (Birr: Takva ve itaat) değildir. Ama iyilik, Allah'a , a h i r et gününe, meleklere, Kitab'a ve Peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmış, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışıdır). İşte bunlar, sadık olanlardır ve takva sahibi olanlar da bunlardır." (*)
   Görüldüğü gibi sadık; söz doğruluğu yanında diğer sayılan tüm hususları içermektedir.
   Fakat bugünün müslümanlarına gelince, kimisi sıdk yani doğruluğu sadece Allah'ı zikretmek olarak değerlendirmektedir. Kimisi sadece kişinin sözde doğruluğu diye kabul etmektedir. Kimisi şöyle ve kimisi de böyle değerlendirmektedir. Fakat esas ölçü ise kaybedilmiştir. Şimdi de başka bir örnek verelim. İman ve İslâm ölçüsü. Bu iki ölçü Kitap ve Sünnet'te aşağıdaki şekilde ifadesini bulmaktadır:
   a- Müslümanın münker karşısındaki tutumu, onun iman ve İslâm'a ne denli değer verdiğinin örneğidir. Rasûlüllah (a.s.) şöyle buyuruyor.
   "Sizden her kim bir münkeri görürse onu hemen eliyle (güç kullanarak) değiştirsin. Şayet buna gücü yetmezse, diliyle bunu değiştirsin, eğer buna da gücü yetmez ise, kalbiyle bunu istemesin, buğz etsin. İşte bu (üçüncüsü) ise imanın en zayıf derecesidir." (l25)
   Kötülük karşısında müslümanın tutumu, onun iman ve İslâm derecesinin ölçüsüdür.
   b- Rasûlüllah (a.s.) bir diğer hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
   "Benden önceki ümmetlere gönderilen hiç bir peygamber yoktur ki, mutlaka Allah, o peygambere ümmeti içerisinden yardımcılar ve arkadaşlar vermiştir. Bunlar, onun sünnetini alıyorlar ve emrine uyuyorlardı. Daha sonra bunların yerlerine öylesi bir takım kimseler geldiler ki yapmadıklarını söylüyorlar. Emrolunmadıkları şeyleri yapıyorlar. İşte her kim böyelleriyle eliyle (güç kullanarak) cihad ederse o, mü'mindir. Kim bunlarla diliyle cihad ederse mü'mindir ve kim de kalbiyle cihad ederse o da mü'mindir. Artık bunun ötesinde ise imandan bir hardal (zerre) kadar eser yoktur."(l26)
   Bu hadiste iman ölçüsü olarak. Allah'ın emrinden yüz çevirenlere karşı cihad gösterilmektedir.
   c- Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun âyetleri onlara okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. İşte gerçek mü'minler bunlardır."(127)
   İşte Kitap ve Sünnette iman ve İslâm'ın ölçüsü budur. Fakat günümüz müslümanlarına gelince kimisi iman denilince, sadece tasdikten ve doğrulamaktan ibaret sayıyor. Kimisi de mücerred nefis ya da kalb temizliğini esas alıyor. Sen kalb temizliğine bak diyor. Kimisinin ise bu, dilinde bir laklakadan ve şakşakadan öteye geçmemektedir. Sadece söyledikleri sözden ibarettir.

   FARZLAR NAFİLE, NAFİLELER DE FARZ KABUL EDİLMİŞ

   Bugün tabir yerinde ise tam bir İslâmî enflasyon vardır. Herkesin İslâm'ı anlayış ve kavrayışları farklı farklı hale gelmiş bulunmaktadır. Durum böyle olunca farzlar unutulmuş, nafileler de adeta farz değerine getirilmiştir. Allah'ın tanzim ettiği ve önem verdiği şeyler kimileri tarafından artık hafife alınır olmuştur. Allah (c.c.)'ın hafif gördüğü ve yumuşattığı kimi şeyleri de bazıları katılaştırmışlardır. Buna benzer daha bir çok örnekler. İşte misalleri:
   Meselâ bir bölge ya da mahalle düşünün, burada elli kadar mescid ve cami bulunmaktadır. Burada yeniden bir mescid inşa etmek güzel ve sevap olan ecri bulunan bir iştir. Yapanlar ecir kazanırlar. Ancak bunun yanında müslümanların birliği, her bölgede Allah'ın hükümlerinin uygulanması farzı, Allah'ın nizamını uygulamak için bir mahkemenin ikamesi gibi tüm bunlar ayrı ayrı farzlardır. Fakat bugün bu farzlar unutulmuş, hiç bir kimse bunlara önem vermemektedir. Eğer bu mescid yapan (günümüzde devlet dairesi durumuna getirilmiş bu binaları inşa eden) kimselere, bunun yerine yukarıdaki hükümleri ikameye, ayakta tutmaya, hakim kılmaya çağırmaya kalkışsanız, pek azı çağrınıza katılabilir. Hiç bir kimse, bu farzın ikamesi için bir tek kuruşunu harcamaya yaklaşmaz.. Fakat mescide yardım denilince sayısızca yardım görebilirsin. Meselâ kutsal bir kayanın imarı ve tezyini, süslenmesi için bir çağrıda bulunsak, önümüze istemediğiniz kadar mallar dökülür ve serpilir. Fakat aynı kayanın kutsallığı yanında korunması için (örneğin Kudüs'ün kurtuluşu için) bir davette bulunsak, hemen hepsi cimri kesilirler. İşte bu cimriliğin sonucudur ki en kutsal yerlerini, Mescid-i Aksa'yı ziynetiyle ve imarıyla birlikte yahudiye teslim etliler. Onun elinde esir kalmasına göz yumdular.
   Müslümanların birliği ve vahdeti farzdır. Birbirlerini sevmeleri de aynen farzdır, islâm kardeşliği de farzdır. Mü'minlerin velayetlerini ve dostluklarını birbirlerine vermeleri de farzdır. Kâfirleri dost edinmemek ve onlara velayet yetkisi vermemek de farzdır. İşte tüm bu farzlar adeta mubah hale getirilmiştir. Aralarında nafile bir ihtilaf nedeniyle mü'minler birbirlerine buğzeder olmuşlardır. Basit işler nedeniyle paramparça olmuşlardır. Kimisi velayet yetkisini kâfirlere veriyor, bunu mü'minlerden esirgiyor. Kâfirlere dostluk besliyor da, mü'minlerle dost geçinmeyi çok görüyor. Sanki tüm bunlar pek ehemmiyetsiz şeyler imiş gibi görülmektedir. Halbuki Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.) şöyle buyuruyorlar: "Sizler iman etmedikçe cennete giremeyeceksiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamazsınız."(l 28)
   Rabbimiz de şöyle buyuruyorlar: "Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azab vardır. Onlar, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar (veliler) edinirler."(129)

   İSLAMÎ BİLGİ VE KÜLTÜRDE FARKLI ANLAYIŞLAR

   Bugün müslümanlardan İslâm üzere kalmış olanlar da, çağdaş müslümanların bilmesi gereken İslâm kültüründen ve İslâmî bilgilerden yoksun bulunmaktadırlar. Herbirerleri ayrı ayrı hususlara önem vermektedir.
   Çünkü günümüz müslümanlarının kendi davalarının mücadelesini vermeleri için mutlaka bunu bilmeleri gerekir. Bakıyorsun kimi müslümanlar fıkıh öğreniyor fakat diğer konuları ise unutuyor, değer vermiyor. Bakıyorsun kimi müslüman da sünneti öğrenmeye ve okumaya gayret gösteriyor, o da başka konuları ihmal ediyor. Bakıyorsun kimi müslümanlar da yeni İslâmî araştırmalara değer veriyor, bunları okuyor ve fakat diğerlerini unutuyor. Kimisi de İslâm tarihinden bir şeyler okuyor, öğreniyor, fakat bu da diğer sahaları unutup ihmal ediyor. Kimi müslümanlar ise. çağdaş müslümanın durumlarıyla ilgileniyor fakat diğer hususları unutuyor. Bakıyorsun kimi müslümanlar da, müslümanlar aleyhindeki çalışmalara önem veriyor, fakat bu da diğer sahaları unutuyor.
   Fakat biz ise şöyle bir yolu tercih ediyor, savunuyor ve diyoruz ki, her alanda ve her konuda uzmanlarımız olsun, ihtisas görmüş elemanlarımız, bulunsun. Ancak herkesin de uzman ve ihtisas sahibi olması mümkün değildir. Biz istiyoruz ki, mutlaka her müslümanın genel anlamda bilmesi gereken kültürünü mutlaka öğrenmesi icabeder. İslâm kültürünün esaslarını ve ikinci derecedeki şeyleri bilmesi gerikir. Şayet bu da her müslüman için zor gelecek ise, hiç olmazsa en alt seviyede bilmesi gerekeni bilmelidir. Bütün bunlar, İslâm şerefinin yüceltilmesi için bu alanlara daha fazla ağırlık vermeyi gerekli kılmaktadır.

   HEMEN ÇÖZÜLMESİ GEREKEN BİR KONU

   İşte bu hemen çözüm isteyen, kültürel ve eğitsel manada müslümanların yetiştirilmesi gereken bir husustur. Yoksa sonunda çağdaş müslümanın eğitimi eksik olacaktır ve bu eksiklik de çok korkunç sonuçlar getirecektir. Bu aralarında bir ölçü ve denge dahilinde olmazsa, kamil manada bir şey olamaz.

_____________________________________

123- Ahzab sûresi, âyet: 23.
124- Hucural sûresi, âyet: 15.
(*) Bakara sûresi, âyet: 177.
125- Müslim, Sünen sahipleri ve Ahmed b. Hanbel Müsnedi'nde rivayet etmiş.
126- Müslim, İman bahsi.

127- Enfal sûresi, âyet: 2, 3. 4.
128- Müsim, Ehu Davııd. Tirmizî ve İbn Mııce.
129-Nisa sûresi, ayet: 138. 139.

Said Havva (Allah Erinin Ahlâk ve Kültürü)

 

O

 

O

Anasayfaya Dön

Aksa Haber

Arapça Haberler

Çeçenistan'dan Haberler 

Hak Söz Haber
 
İktibaslar

İncelikler Peygamberi

İktibaslar Arşivi
 
Linkler
 SEVDE
Hakk TV
HAKK RADYO
Gıda Raporu
Vahdet
Gazetem.com
Erenköy
Karatay
Delikan Forum
Ayetler.com
 

Program Arama Motoru:

 

Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz?
Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz.
Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.»
(Saidi Nursî, Lem’alar sh: 120)

 

 

Copyright ©  Muhacir  2003 Almanya         (Yenileme Tarihi 28 Şubat 2006 )