Hicret

Tevhid

Gençlere

İslam Düşmanlığı

Makaleler

Zulüm Görüntüleri

Download

Resimler

Duvar yazıları

E-M@ail

Tefsir ve Kitaplar

Fizilal'il Kur'an Tefsiri

   Elmalı'lı Tefsiri

Tasavvuf

   İslam'da Kadın ve Özel Halleri

 Küfür Sözler

 Şeytanın Hileleri

İslam'daTesettür

  İslam'da Sakal Bırakmanın Lüzumu

İslami Hareket Metodu

Küfür Tek Millettir

İşte Müslüman

Yesak (Beşerî Anayasa)

Dünden Bugüne Hilâfet

Fikh-ul Ekber

Bilinmeyen Osmanlı

Zulmün Tarihi

Dokunmayın Bacıma

Dünya Vakit Proğramı

 

Almanca Kitaplar

Der Wahre Muslim

 Die Grundlage Der  Islamischen Religion

 Die Grossen  Sünden

 

Problemimiz rejimseldir

Ne yazacağımı bilmiyorum. Ben mi ölçüyü kaçırdım, yoksa millet mi? Şaşırıyorum, insanların yaşayışı ile inancın tavrı değişik. Şekil ve şemailine bakınca, “İşte, bu örnek alınacak insan” diyorsun; biraz konuşunca, inancını şuna veya buna dayandırdığını görüyorsun. Biraz derinleştirince, başlıyor kendine destek âyet ve hadisleri yorumlamaya... İnancın verilerine kendisini adapte edeceğine; inancı kendi yaşayışına, düşüncesine adapte etmeye çalışıyor. Her şey açık, her şey meydanda...

Son zamanda Cumhurbaşkanı'na veryansın ediliyor, “İnancı kontrol altına almalıdır” dediği için... Hiç kimse inanç yönünden meseleye bakmıyor. Kendisinin yaşamak istediği gözlükten ahkâm çıkarıyor. Cumhurbaşkanı kimin cumhurbaşkanıdır?
Laik, demokrat ve adının cumhur olduğu söylenen bir rejimin başkanıdır. Vatandaş olarak onun dediğine uymak mecburiyetimiz vardır.
Dindar olarak söz söyleme hakkımız yoktur. 1924'te rejimin içinden din çıkarılmıştır. İçinde dinin olmadığı bir rejimden de, başından da dindarlık beklenmez.
Haklıdır. Rejim, dinin üzerine kurulmuş, dinin ortadan kaldırılması hedef alınmıştır. Hedefi de hiç şaşmamıştır. Vatandaş mat etti, rejimin başına kendisine yakın olanı seçti. Rejim bunu kabul etmez. Hemen ihtilal yaparak yerine oturtur.
Haklıdırlar: Cumhurbaşkanlığı, rejimin mührüdür. Kolay kolay halka devredilmez. Devredilmek istendiğinde Ankara’dan döner. İnancın görüntüsü bile ürkütür. Ali Fuat Başgil buna en güzel misaldir. Merve Kavakçı örnektir. Başörtülü anam, bacım ve kızımın çektikleri örnektir.
Haklıdırlar, insanları inançsız yapmak için yapılması gereken her şeyi yaptılar.
Eğitim kurumlarında dini yasakladılar, milleti inançsız robot haline getirdiler. Etrafın pislik, her şeyin kokuşmuş olması onlar için mühim değil. Seks manyağı olmuş, hırsız, arsız, soysuz olmuş; onları hiç ilgilendirmez. Onlar için vatandaş olmak esastır. Çünkü rejim dini referans almamaktadır. Dine karşı tavırlarında haklıdırlar.
Biz; kime, neye kızıyoruz? Onların tavrı belli, durumları bellidir. İyi adam, namuslu adam mefhumları yoktur.
Onlar için rejime uygun adam esastır. Dindarlara kızdığım nokta burasıdır. 550 milletvekili sizin olsa, istediğin olmaz, yapmazlar. Sizin istediğiniz milletvekillerini seçmeye, seçtirmelerine gelince: Rejimin bir adı da demokrasidir. Demokrasilerde seçim esastır. Seni kendilerine ortak ederek seçim yaptırırlar. Seçilenler üst bürokratlardır, rejimseldir. Nemalanırlar. Artık o rejimin kontrolündedir. Ne kadar bağırsa da, ne kadar çağırsa da, hepsi rejimin kontrolündedir.
Konuştukları, rejimin sınırıdır. Her oraya gidenin kuzu oluşu bundandır. Menfaatlerinden ürker, hep yorumlar ile avunurlar. Direnecek gücü yoktur. Nutuklarla teselli bulur. İşin garibi, rejime bağlı olan herkes bunu yapmaktadır.
1990'larda Almanya‘ya gitmiştim. Burada emekli olan hocalar ile konuştum. Hepsi rejimsel ahkâmlar kesiyordu. Kendilerine sordum: “30 yıllık vazife sürecinde, burada söylediğinizi cemaate aktardınız mı?” Bana cevapları, "Hiç bahsedebilir miyiz?" oldu. Kendilerine şunu söyledim: “Türkiye de TL Müslümanlığı, Almanya’da Mark Müslümanlığı, öyle mi?!.”
Demek istenen, yerine göre Müslüman olmaktır. Orada da Müslümanlık aynıdır. Farklı olan, Müslümanda yürek yok, kendisinin hakkını arayacak cesaret yok. Çünkü rejimin gözlüğünden Müslüman olmak, kendi yorumlarımızla Müslüman olmak, hepimizi sarmıştır. İslâmi çıkış yolunu bilse de, İslâm'ı dile getirmekten korkmaktadır.
Bunun sonucu, rejimin yolu ile İslâm’a hizmet gibi bir garabet ortaya çıkmaktadır. Bunu söyleyenlere en azından saf demekten başka sözümüz yok.
Sözümüz, inancın yapısı ile rejimlerin yapısının farklı oluşudur. İkisini birbirine karıştırırsan, çıkmaz yola girersin. Çıkışı başka yollardan ararsın. Reisicumhur'a kızarsın, Başbakan'ı azarlarsın. Yabancı bir yapıdan dinin tezahürünü beklersin. Namaz kılan bürokrattan, başörtülü seçilmişten ümit beklersin. Hepsinin rejimlerini kuvvetlendirmek için var olduğunu unutursun. Onların yaptıklarına kızarsın; hedefi küçültür, şahıslarla uğraşırsın. Asıl yanlış olan sistemdir.

Duran Kömürcü 17.04.2006 Vakit

Geri dön

 
Aksa Haber

Arapça Haberler

Çeçenistan'dan Haberler 

Hak Söz Haber
 
İktibaslar
İncelikler Peygamberi
İktibaslar Arşivi
 
Linkler
 SEVDE
Hakk TV
HAKK RADYO
Gıda Raporu
Vahdet
Gazetem.com
Erenköy
Karatay
Delikan Forum
Ayetler.com
 

Program Arama Motoru:

 

Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz?
Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz.
Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.»
(Saidi Nursî, Lem’alar sh: 120)