Problemimiz rejimseldir
Ne yazacağımı bilmiyorum. Ben mi
ölçüyü kaçırdım, yoksa millet mi? Şaşırıyorum, insanların
yaşayışı ile inancın tavrı değişik. Şekil ve şemailine
bakınca, “İşte, bu örnek alınacak insan” diyorsun; biraz
konuşunca, inancını şuna veya buna dayandırdığını görüyorsun.
Biraz derinleştirince, başlıyor kendine destek âyet ve
hadisleri yorumlamaya... İnancın verilerine kendisini adapte
edeceğine; inancı kendi yaşayışına, düşüncesine adapte etmeye
çalışıyor. Her şey açık, her şey meydanda...
Son zamanda Cumhurbaşkanı'na
veryansın ediliyor, “İnancı kontrol altına almalıdır”
dediği için... Hiç kimse inanç yönünden meseleye bakmıyor.
Kendisinin yaşamak istediği gözlükten ahkâm çıkarıyor.
Cumhurbaşkanı kimin cumhurbaşkanıdır?
Laik, demokrat ve adının cumhur
olduğu söylenen bir rejimin başkanıdır. Vatandaş olarak onun
dediğine uymak mecburiyetimiz vardır.
Dindar olarak söz söyleme
hakkımız yoktur. 1924'te rejimin içinden din çıkarılmıştır.
İçinde dinin olmadığı bir rejimden de, başından da dindarlık
beklenmez.
Haklıdır. Rejim, dinin üzerine
kurulmuş, dinin ortadan kaldırılması hedef alınmıştır. Hedefi
de hiç şaşmamıştır. Vatandaş mat etti, rejimin başına
kendisine yakın olanı seçti. Rejim bunu kabul etmez. Hemen
ihtilal yaparak yerine oturtur.
Haklıdırlar: Cumhurbaşkanlığı,
rejimin mührüdür. Kolay kolay halka devredilmez. Devredilmek
istendiğinde Ankara’dan döner. İnancın görüntüsü bile ürkütür.
Ali Fuat Başgil buna en güzel misaldir. Merve Kavakçı
örnektir. Başörtülü anam, bacım ve kızımın çektikleri
örnektir.
Haklıdırlar, insanları inançsız
yapmak için yapılması gereken her şeyi yaptılar.
Eğitim kurumlarında dini
yasakladılar, milleti inançsız robot haline getirdiler.
Etrafın pislik, her şeyin kokuşmuş olması onlar için mühim
değil. Seks manyağı olmuş, hırsız, arsız, soysuz olmuş; onları
hiç ilgilendirmez. Onlar için vatandaş olmak esastır. Çünkü
rejim dini referans almamaktadır. Dine karşı tavırlarında
haklıdırlar.
Biz; kime, neye kızıyoruz?
Onların tavrı belli, durumları bellidir. İyi adam, namuslu
adam mefhumları yoktur.
Onlar için rejime uygun adam
esastır. Dindarlara kızdığım nokta burasıdır. 550 milletvekili
sizin olsa, istediğin olmaz, yapmazlar. Sizin istediğiniz
milletvekillerini seçmeye, seçtirmelerine gelince: Rejimin bir
adı da demokrasidir. Demokrasilerde seçim esastır. Seni
kendilerine ortak ederek seçim yaptırırlar. Seçilenler üst
bürokratlardır, rejimseldir. Nemalanırlar. Artık o rejimin
kontrolündedir. Ne kadar bağırsa da, ne kadar çağırsa da,
hepsi rejimin kontrolündedir.
Konuştukları, rejimin sınırıdır.
Her oraya gidenin kuzu oluşu bundandır. Menfaatlerinden ürker,
hep yorumlar ile avunurlar. Direnecek gücü yoktur. Nutuklarla
teselli bulur. İşin garibi, rejime bağlı olan herkes bunu
yapmaktadır.
1990'larda Almanya‘ya gitmiştim.
Burada emekli olan hocalar ile konuştum. Hepsi rejimsel
ahkâmlar kesiyordu. Kendilerine sordum: “30 yıllık vazife
sürecinde, burada söylediğinizi cemaate aktardınız mı?”
Bana cevapları, "Hiç bahsedebilir miyiz?" oldu.
Kendilerine şunu söyledim: “Türkiye de TL Müslümanlığı,
Almanya’da Mark Müslümanlığı, öyle mi?!.”
Demek istenen, yerine göre
Müslüman olmaktır. Orada da Müslümanlık aynıdır. Farklı olan,
Müslümanda yürek yok, kendisinin hakkını arayacak cesaret yok.
Çünkü rejimin gözlüğünden Müslüman olmak, kendi yorumlarımızla
Müslüman olmak, hepimizi sarmıştır. İslâmi çıkış yolunu bilse
de, İslâm'ı dile getirmekten korkmaktadır.
Bunun sonucu, rejimin yolu ile
İslâm’a hizmet gibi bir garabet ortaya çıkmaktadır. Bunu
söyleyenlere en azından saf demekten başka sözümüz yok.
Sözümüz, inancın yapısı ile
rejimlerin yapısının farklı oluşudur. İkisini birbirine
karıştırırsan, çıkmaz yola girersin. Çıkışı başka yollardan
ararsın. Reisicumhur'a kızarsın, Başbakan'ı azarlarsın.
Yabancı bir yapıdan dinin tezahürünü beklersin. Namaz kılan
bürokrattan, başörtülü seçilmişten ümit beklersin. Hepsinin
rejimlerini kuvvetlendirmek için var olduğunu unutursun.
Onların yaptıklarına kızarsın; hedefi küçültür, şahıslarla
uğraşırsın. Asıl yanlış olan sistemdir.
Duran Kömürcü 17.04.2006 Vakit
Geri dön