Bu şarkı burada
biter mi?
Anti terör yasası
ve Van savcısının görevden alınması.
Millete geçmiş olsun. Bu şarkı
buraya kadarmış..
Adana, AK Parti
Milletvekili Abdullah
Çalışkan’ın dediği gibi; bu 28 Şubat’a geri
dönüştür. Muktedir olamayanlar kendi cehennemlerine,
kendi sırtlarında odun taşıyorlar..
Yarın 23 Nisan.. “Milli
Egemenlik ve Çocuk Bayramı...” Başbakanlık sembolik
anlamda el değiştirecek.. Tabii Başbakan’ın bel ağrıları
dinerse.. Başbakan, günün mana ve ehemmiyetine uygun demeçler
vermek yerine, bulunduğu makamın gereğini yerine
getirmelidir.. Aksi halde birçok kişi şöyle düşünmeye
başlayacak: “Kendisi himmete muhtaç dede, nerdeki gayriye
himmet ede”.. Erdoğan önce ABD de, Zapsu
tarafından küçük düşürüldü, şimdi de Ankara’da yaşanan
olaylarla bir kez daha refüze ediliyor..
Erdoğan
eğer kendi saygınlığını koruyamayacaksa, “izzet-i ikbal ile
çekilmeyi düşünmeli bab-ı hükümetten”. Elbette bunun
bedeli ağır olacaktır, ama orada oturmaya devam eder ve
saygınlığının bu şekilde ayaklar altına alınmasına karşı ses
çıkartmayacak olursa, daha ağır bir bedel ödemekle karşı
karşıya kalacaktır.
Son gelişmeler, Erdoğan’ın
sağlık durumu için pek de hayra alamet işaretler vermiyor..
Önce, Terörle Mücadele Yasa
Tasarısı, ardından Şemdinli olayı ile ilgili
olarak Van savcısının görevden alınması..
Söyler misiniz bana, bundan
sonra hangi savcı, darbeciler hakkında soruşturma
açmaya cesaret edebilir?.. Önce Adana savcısı, ardından
Van.. Van Üniversitesi ve Büyükanıt’ın
intikamı mı alınmak isteniyor yoksa?! www.ulusalihanet.com
sitesinin kehanetleri doğru mu çıkıyor yoksa?!.
Daha şimdiden mahkeme
koridorlarında farklı rüzgarlar esmeye başladı..
Şu anda durum 28 Şubat
öncesine benziyor. En az tezkere oylaması öncesi kadar kritik
günlerdeyiz..
Eğer bu yasa geçerse, ülke
nüfusunun büyük bir kısmı potansiyel terörist ilan
edilebilecektir. Sağcı, solcu, milliyetçi fark etmez.
Çeçenistan’a yardım gönderen ülkücü, ya da Filistin’e
Hamas’a zekatını gönderen Müslüman, gençlere
burs veren ya da herhangi bir insanî yardım örgütüne bağışta
bulunan bir işadamı, bu yardımların gönderildiği yerde, mesela
Cemalettin Kaplan’ın bir kitabı bulunsa yandı! Mesela,
maddi yardımda bulunduğunuz gençler toplanıp bir yerde
Kur’an öğrenmek için bir araya geldiklerinde; birinin bir
şekilde, birileri ile ilişkisi tesbit edilse, silahsız
terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten hakkınızda
23,5 yıla kadar hapis cezası istenebilecek. “Tesbih
çekenle tetik çekeni bir tutan” bir yasa bu.. Bu yasa
çıkarsa kurşun sıkanla, kalem tutan aynı yekun içinde
toplanacak! Bir eleştiri, bir soru bile teröre
yardım ve yataklık olarak değerlendirilebilecek!
Size söylüyorum: Terör ve
irtica bizi bize kırdırmak ve bizim kanlarımız ve
gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek
isteyenlerin işleridir. Birileri için bu iş, bir siyaset yapma
biçimidir..
Bu 28 Şubat’tan daha
vahim bir durumdur. Bu yasa tasarısı, 1950 sonrası
hiçbir yasa ile kıyaslanamaz. Ancak İstiklal Mahkemesi
ile kıyaslanabilir.
Tekrar söylüyorum, bu yasa
terörü önlemez, terörü patlatır. Herkesi terörist yaparsınız..
Bu yasa, eskiye dönüş de
değil, daha vahim. Daha ağırlaştırılmış hükümler
içeriyor.. Mübhem suç tanımları ile, insanları
niyetlerinden dolayı cezalandırmayı amaçlayan bir anlayış
hakim. Devletin içine gizlenmiş birtakım güç odaklarına ise,
önemli ölçüde koruma sağlanmaya çalışılıyor.
Bu yasa ile istedikleri
basını susturur, istedikleri işadamının hayatını karartır,
istedikleri STK’nın kapısına kilit vurabilirler.
Size söylüyorum, halk sokağa
çıkar!
Bu yasa parlamentodan
geçemez. Bu yasanın çıkması, hukuk devleti, insan hakları,
özgürlük taleplerinin askıya alınması demektir! Darbe
olmadan darbe sonuçlarının hayatımıza hakim olması
anlamına gelir. Açık söyleyelim, AK Parti için bu yasa
yeni bir başlangıç değil, mutlak bir son olur.. Seçim kazanmak
şöyle dursun, AK Parti anayasal çoğunlukla geldiği
parlamentodan, çoğunluğunu kaybederek ayrılır..
“Ya devlet başa, ya kuzgun
leşe” diye bir söz vardır. Böyle giderse, Türkiye’de
adına terör denen bela, bütün yurdu kaplar.. Bu işten kimse
kârlı çıkmaz ve korkulan ne varsa o başa gelir..
Birkaç kişinin yanlışını
gizlemek adına bir ülkeyi feda edersiniz..
Bu şarkı burada, böyle
bitmemeliydi.. Bir iktidar, böyle çardak deliğinden aşağı
süprülmemeliydi! Yazık, çok yazık! Yine de çıkmadık candan
umut kesilmez.. Bizim ne yapacağımızı sorarsanız, sonuna kadar
direneceğiz, hem de topyekun. Hattı müdafa yok, sathı
müdafa var. Satıh bütün insan hakları ve hukuk devletidir..
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır..
Belki de topyekun bir uyanış için böyle bir şoka gerek
vardı. Kim bilir, bakarsınız bize şer gibi gelen bir
olay, aklımızı başımıza getirmiş ve hayra dönmüş. Bütün
bu olanlar, bizim için bir imtihandır. Gerçekten sıratı
müstakim üzre olanlar ile kalplerinde hastalık olanlar nasıl
ayrışacaktı, bunlar olmasa. Şiir okuyan Başbakan’a
NFK’dan bir dize hatırlatalım: “Ey düşmanım sen benim
ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen
lazımsın!” Selâm ve dua ile..
Abdurrahman Dilipak
22.04.2006 Vakit
Geri dön |