DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

MİLEL VE NİHAL

 

   Yeryüzünde insanların hayatları ya hakikatın bilgisine veya İblis’in vesvesesine dayanır. Hakikatın bilgisinden murad; vahy’dır. İblis’in vesvesesinden murad ise; vahy ile çelişen ve çatışan tüm görüşler, fikirler, sistemler ve düzenlerdir.

   İnsanoğlunun hayatı için vahy aslidir, vahy ile çelişen ve çatışan fikir ve düşünceler, sistem ve düzenler ise arizidirler. Çünkü ilk insan, ilk peygamber Hz. Adem (A.S.)’ın hayatı vahy ile başlamıştır. Allah-u Teala değişmez hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

   “İnsanlar tek bir ümmet idi. Bu durumda iken Allah, müjde verici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da indirdi: İndirilen kitapta ve gönderilen peygamber ve onun dininde hiç kimse ayrılığa düşmedi. Ancak kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan ötürü kendilerine kitap verilenler anlaşmazlığa düştü. Bunun üzerine Allah iman edenlere, haktan kendilerine ihtilafa düştükleri şeyleri izniyle gösterdi. Şüphesiz Allah dilediğine “Sırat-ı Müstakim”i gösterir.” (Bakara Suresi 2/213)

   Müfessirin ulemadan M. Hamdi Yazır (Rh.a.) bu ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle diyor: “Tarih-i Beşerin bir icmali olan bu ayet-i celile; fıtratı beşerin, emr-i nübüvvetin, menba-ı hukukun, hikmet-i teşriin, icra-yı hükümetin künh-i esrarını mutazammın büyük bir ilm-i ictimai içerisinde muhtevidir.” (Hak Dini Kur’an Dili (M. Hamdi Yazır) C: 2, Sh: 743, İST/1971) Çünkü bu ayet-i kerimede hayatı beşeriye işaret edilmiştir. İnsanların içerisinde vahye temessük edenler İs1am milleti vasıflarını korurlarken, öbür tarafta vahyden ayrılıp heva ve heveslerine uyanlar da küfür milletini oluşturmuşlardır.

   Şehristani (Rh.a.) şöyle diyor: “İnsanlardan bazıları, ehl-i alemi; içerisinde bulundukları iklim şartlarına, renklerine, lisanlarına göre taksim etmişler, bazıları, batı, doğu, kuzey, güney gibi yönlere göre taksim etmişler, bazıları, kabile, aşiret, kavim gibi durumlara göre taksim etmişlerdir. Bütün bunlar bir yana, ehl-i alem için en sahih taksim; Milel ise; ehli ehvadır/heva ve heveslerine dayananlardır.” (El Milel ve’n Nihal (Şehristani (”El-Feslu Fil Mileli yel Ehva-i ve’n Nihali (İbn-i Hazm)”in bihamişinde) C: 1, Sh: 3-4, Beyrut/1975) Dikkat edilirse “Milel” ve “Nihal” kavramları; toplumların ve insanların ikitad ve amel dünyalarını değerlendirmede temel kıstas kabul edilen mi’yarlarını vahye göre şekilendirip yönlendirenler için “Milel”, hayatlarının iktidarına heva ve hevesleri hakim kılanlar için de “Nihal” kavramı kullanılmıştır.

   Allah-u Teala’nın inzal ettiği Vahy’e tabi olanlara “Milel”; yani İslam Milleti, insanın heva ve heveslerine tabi olanlara da “Nihal”; yani Küfür Milleti denir. 0 halde vahye göre hayatlarını düzenleyen toplumlara “Vahy, Toplumu”, heva ve heveslerine göre hayatlarını düzenleyen toplumlara da “Heva Toplumu” demek en uygun olanıdır.

   İslam’a göre; insanları ve toplumları “Ehl-i Vahy” ile “Ehl.-i Heva” olarak mütalaa edip değerlendirmek, imanî bir zarurettir. Bu nedenle bir insan ya Ehl-i Vahy’dır veya Ehl-i Heva’dır. Üçüncü bir şeyin ehli olmak mümkün değildir.

   Vahy’in etrafında toplanıp hayatlarını vahye göre düzenleyenlere “Müslüman” denilir. Heva ve heveslerinin etrafında toplanıp hayatlarını kendi heva ve heveslerine göre düzenleyenlere de “Kafir” denilir. Müslüman kafir ayrımı beraberinde “Milel ve Nihal” ayrımını getirmiştir.

   Vahy, müminlerin birleşme noktasıdır. Küfür de kafirlerin birleşme noktasıdır. Esasen kafirleri bir araya getiren kalbî ve fiilî küfürleridir. Bundan ötürüdür ki; küfrün etrafında birleşen ve küfrün kendilerini birieştirdiği kimseler için “KUFÜR TEK MİLLETTİR” denilmiştir. (Ruhu’l Meani Fi Tefsiri’l Kur’ani’l Azim ve’s Sebi’l Mesani (Allame Alüsi) C: 1, Sh: 371, Beyrut/1985) Tek millet olan küfrü ifade etmek için “Nihal” kavramı da kullanılmıştır.

   Bilindiği gibi, “Nihal” kelimesi; “Nıhle”nin çoğuludur. Nıhle ise; kupkuru zan ve vehim manasma gelir. Dolayısıyla “El Milel”; vahye dayanan dinlerin (milletlerin) tarihi, “En-Nihal” ise; vahye dayanmayan sistemlerin mahiyetidir. (Fıkhi Meseleler (Yusuf Kerimoğlu) C: 1, Sh: 159, İST/1988) Şunu unutmayalım ki; İslam, gerek ferdleri ve gerekse toplumları vahye teslim olanla, vahye isyan edenler olarak değerlendirmiştir. Bu münasebetle insanların ve toplumların ,itikad ve amel dünyalarını kavim ve irklarına göre tasnif ve tanzim eden sistemler, ekoller, fikir ve düşünce akımlarınm tümü küfridirler. Yani gayr-i İslamidirler.

   Sonuç olarak Milel, hayattır, Nihal ise; vahşettir. Çünkü Milel; hayatı kaytsız şartsız vahye teslim etme halidir. Nihal ise; hayatı bütün yönleriyle heva ve hevese teslim etme durumudur.

 

DÜNYADA SADECE İKİ MİLLET VARDIR

 

   Bilindiği gibi, dinin bir manası da millettir. Dine Millet denilmesinin sebebi; insanlar onun üzerinde ictima ettikleri içindir. (Mir’atü’l İslam (İskilipli Atıf Hoca) Sh: 1-2, İST/ 1332) Başka bir ifadeyle Allah’ın kullarını düşmanlık duygularından arındırıp kardeş yaptığı içindir. Dolayısıyla yeryüzünde bir İslam milleti vardır, bir de küfür milleti vardır. İslam’dan başka hak din, geçerli nizam olmadığmdan İslam’ın karşısında yer alanların tümü tek millettirler.

   İslam, kafirlerin tümünü reddeder. Bazı kafirlerin küfrünü reddedip, bazı kafirlerin de küfrünü kabul etmek, küfürdür. AIlah-u Teala, kendi peygamberine ve peygamberine tabi olanlara kafirlerin küfrünü toptan reddetmeyi emrediyor:

   “(Ey Muhammed!) de ki: Ey kafirler,

   “Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.”

   “Benim taptığıma da sizler tapmazsınız.”

   “Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim.”

   “Benim taptığıma da sizler tapacak değilsiniz.” (Kafirün Suresi 109/ 1-5)

   “SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANADIR.” (Kafirün Suresi 109/6)

   Görüldüğü gibi kafirler küfürleriyle birlikte toptan reddedilmişlerdir. Bir insan ya hak din olan İslam dinine teslim olup “İslam Mileti”nden olacak, veya küfrî sistem ve rejimlerden birisine tabi olup “Küfür Milleti”nden olacaktır.

   İslam Milleti ile Küfür Milleti arasında üçüncü bir milleti aramak, başlı başına bir kafirliktir. Kavmi kafir olanların kafirlerden olmaları gerekmez. Aksine kavmi kafir olanların kendi kavimlerinden ayrılmaları gerekir. Aksi takdirde kişi kendi din ve imanını kaybeder. Dünyada sadece iki millet’in yani İslam ile Küfür Milleti’nin varolması; kişinin kavmine göre değil, dinine göre safını belirleyip seçmesini zorunlu kılan bir hakikattır.

   Şehit Seyyid Kutub (Rh.a.) şöyle diyor: “Şurası muhakkak ki, cahiliyet cahiliyettir, İslam İslamdır. Aralarında çok büyük farklar vardır. Gidilecek yol bütünüyle cahiliyetten çıkıp ve yine bütünüyle İslama girmektir. Takib edilecek metod bütün şekilleriyle cahiliyetten sıyrılıp çıkmak ve bütün emirleriyle gelip İslama sığınmaktır.

   Yolda atılacak ilk adım dava adamının cahiliyet sisteminden, nizamından ve hareketlerinden tam olarak sıyrılıp ayrılması ve bunun şuuruna ermesidir. Yolun ortasından buluşma imkanı birakmayacak kadar ayrılmak. Cahiliyet ehlinin ancak tamamen cahiliyetlerinden çıkıp bütünüyle İslama girmeleri halinde yardımlaşabileceklerini kabul ederek bunun dışında bir dayanışma imkanı bırakmayacak kadar ayrılmaktır. Yağma yok. Taviz vermek yok. Yolun ortasında buluşma yok, cahiliyet ne kadar iddia ederse etsin anlaşma yok. Bu şeklin, dava adamının şuurunda kesin olarak yeretmesi konulması gereken ilk temel taştır. Dava adamı kendisinin ayrı bir yolda öbürlerinin ayrı bir yolda olduğunu kabul etmelidir. Onların kendilerine göre dinleri kendinin de kendine göre dini olduğunu, onların kendilerine göre yolları kendinin de kendine göre yolu olduğunun şuuruna ererek anlamalıdır. Gittikleri yolda birlikte tek bir adım dahi atamayacaklarını kabul etmelidir. Onun vazifesi kendi yolunda yürümektir. Hiç taviz vermeden ve kendi dininden az veya çok fire vermeden. Tam olarak uzaklaşmak, kesin olarak ayrılmak ve açıkça kestirip atmak.” (Fizilal-il Kur’an (Seyyid Kutub) C: 6, Sh: 3992, Beyrut/1982) İslam’ı red ve inkar edenlerin içerisinde kalmayı İslam miletti’nin varlığına indirilen bir darbe kabul edip ayrılmaktır. Küfür milletinden ayrılmayan ve gönüllü olarak onların içerisinde kalan bir kimse, İslam miletinden değildir. Aksine küfür milletindendir.

   “SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANADIR” ayet-i celilesinin bize öğrettiği şey şudur: Dünyada iki din vardır; Hak ve Batıl. Dünyada iki millet vardır; İslam ve Küfür. Renkleri, dilleri, kavimleri, ırkları, mesken ve mekanları değişik değişik de olsa Allah-u Teala’ya ve onun gönderdiği şeriat nizamına iman edenler İslam milletini, Allah-u Teala’yı ve onun gönderdiği şeriat nizamını inkar edenlerde küfür milletini oluştururlar. Dolayısıyla diyoruz ki; dünyada binlerce kavim olabilir. Ama binlerce millet olamaz. Millet sadece iki tanedir. İslam Milleti, Küfür Milleti...

   Sonuç olarak mümin için din İslam’dır, nizam İslam’dır, yol İslam’dır, millet İslam’dır. İslam’ın dışındaki din küfür, nizam küfür, yol küfür, millet küfür.

Başa Dön  Devam