Türkiye'deki
İslamofobi, Batı'dakinden berbat!
İslamofobi
olgusunu, biz, yalnızca Batılıların İslâm düşmanlığı ve İslâm korkusu
olarak algılıyoruz. Oysa Türkiye'deki İslamofobi, Batı'dakilere rahmet
okutacak kadar çığırından çıkmıştır.
Yüz yıl önce
İngiliz Avam Kamarası'nda Başbakan Gladstone'un yaptığı konuşmayı
hatırlıyor musunuz? Aynen şöyle demişti, "kurt" İngiliz politikacısı:
"Biz, bu Türkleri, savaş meydanlarında yenemiyoruz. Çünkü ellerinde
Kur'ân var rehber olarak. Eğer biz Kur'ân'ı ellerinden alabilirsek, o
zaman bu milleti dize getirebiliriz."
Bugün, Kur'ân
elimizden alındı: Çocuklarımızın, 12-15 yaşına kadar Kur'ân öğrenmeleri
resmen yasak. İnsanlığa medeniyetin, hakkın, hukukun, adaletin,
toplumsal ve küresel barışın nasıl temin ve tesis edilebileceğini
öğreten, büyük tarihsel atılımların ve açılımların kaynağı olarak
Kur'an'ın bırakınız siyasî, toplumsal, ekonomik, kültürel ve entelektüel
hayatımızda rehberimiz olarak kabul edilmesini, Kur'ân'ın okutulması,
öğretilmesi bile çocuklarımıza "haram" bugün!
Bu ne iştir
arkadaş? Biz kimiz sahi? Batılıların gönüllü sömürgesi miyiz?
Şunu iyi bilelim:
Eğer Kur'ân'ı yeniden hayatımızın merkezine yerleştiremezsek, bırakınız
yeniden büyük tarihsel atılımlara ve açılımlara imza atabilecek bir
istiklale ve istikbale kavuşabilmeyi, Batılıların seküler projelerini
uygulayarak köleleşmekten, metamorfoza uğramaktan, bu ülkede
hırsızlığın, yolsuzluğun, cinsel sapkınlıkların, ahlâksızlıkların,
uyuşturucuların bu toplumu içerden çökertmesine yol açmasını önleyemeyiz
ve tarihten silinmekten kurtulamayız.
Türkiye'deki
İslamofobinin, özellikle son yıllarda, münhasıran da o lanet olası 28
Şubat sürecinden sonra iyice kontrolden çıktığını, gemi azıya aldığını
görüyoruz. Bu kampanya, 28 Şubat sürecinde, önce İslâm'ı ve İslâmî
kesimleri hedef göstererek, "topyekûn savaş" manşetleriyle ivme kazandı,
rayından çıkmaya başladı.
Bu kampanyanın
İslâm'la küresel savaş sürecinin Türkiye ayağı olduğunu görmemek için ya
gerçekten aptal veya "satılmış" olmak gerekiyor.
Türkiye'de
özellikle gladyatörlere dönüşen medyatörlerin ve türlü tuhaf aktörlerin,
mesela TÜSİAD'ın bile İslâmî her gelişmeyi, sembolü, atılımı ve açılımı,
"bunlar Türkiye'yi karanlık Ortaçağ zihniyetine sürükleyecekler"
naralarıyla aşağılamaları, bu kişilerin ne kadar beyinsiz olduklarının
ürkütücü bir göstergesidir. Çünkü "Ortaçağ karanlığı zihniyeti",
Müslümanlara değil, bizzat gönüllü acentası gibi çalıştıkları
Batılılara, Batı tarihine ait bir hadisedir. Ortaçağ'ın Müslümanların,
insanlığa ve tabiî Batılılara medeniyetin ne demek olduğunu öğrettikleri
bir "altın çağ" olduğunu bilemeyecek ya da bildikleri hâlde gözardı
edecek kadar beyinsizleşmiş kişiler bunlar.
Yeter artık
diyorum, yeter! Ortaöğretimde Hz. Peygamber'le ilgili bir yarışma
düzenlendi diye bir kaşık suda kopardığınız fırtına, bu kutlu dine ve
onun yüce önderine yönelik yaptığınız iğrenç yayınlara artık son vermek
zorundasınız. Bir taraftan "yüce dinimiz" diye başlayan cümleler kurup
ardından o yüce dine, o yüce dinin hayata aktarılması için zihinlerini,
beyinlerini, birikimlerini seferber eden bu ülkenin en temiz insanlarına
karşı başlattığınız yıpratma, hayatlarını zehir etme kampanyasına artık
son vermek zorundasınız.
Burası neresi
kardeşim! Burası Müslüman bir memleket mi? Öyleyse, nedir şu başörtüsü
zulmü? Dünyanın hangi ülkesinde var böyle bir zulüm? Bu milleti ayakta
tutan, birliğinin, dirliğinin, bütünlüğünün, ruhunun sigortası olan, bu
ülkeyi sömürgecilere peşkeş çektirmeyecek yegane kaynak olan İslâm'a,
İslâmî sembollere, İslâmî değerlere ve bunlara sahip çıkan insanlara
sahip çıkmanız, teşekkür etmeniz gerekirken, siz küfrediyorsunuz. Bunu,
Batılı sömürgeciler bile yapamazdı.
İstediğiniz şey,
eğer topyekûn İslâm'ı terketmemiz, paçavraya çevirmemizse, yapalım;
yapalım da bakalım bu topraklarda bir saniye bile nefes alabilecek bir
varlık gösterebilecek miyiz, görelim o zaman!
Yusuf KAPLAN
28 NİSAN 2006 Yeni Şafak
ykaplan@yenisafak.com.tr
Ana Sayfaya Dön