Türkiye savaşta!
1996'dan beri
bu savaşa hazırlanıyorlar. Bölgesel savaşa! Büyük Ortadoğu
Savaşı'na! Nihai hesaplaşmaya! En kötü senaryoya! Nükleer silahların
da kullanılacağı büyük yıkıma! İsrail'in Lübnan'a saldırılarına
paralel biçimde PKK saldırılarının tırmandırılması, büyük savaşın
Türkiye'ye de sıçradığının kanıtı!
O tarihlerde
aralarında Türkiye de vardı. Hedef İran'dan Filistin'e kadar bütün
bölgeyi hizaya sokmaktı. Kim adına? ABD ve İsrail adına! Türk-İsrail
anlaşmalarına, İsrail'in 21. yüzyıl hazırlıklarına ve Yeni Amerikan
Yüzyılı Projesi'ne bakın! Türkiye, bu savaşın kendini de hedef
aldığını çok geç anladı. Hâlâ da tam anlayabilmiş değil. Kafa
karışıklığı devam ediyor. İçimizdeki beyinsizler ve akıllarını
kiraya verenler yüzünden ne olup bittiğini anlamayanlar ne kadar da
çok ki!
Yeni yüzyıl
inşasının temelinin Ortadoğu'da atıldığını, bölgedeki bütün
ülkelerin çözülmesinin planlandığını, Birinci Dünya Savaşı sonrası
oluşturulan haritaların yeniden çizildiğini, işgal ve yağmanın yanı
sıra etnik ve mezhep ayrılıklarının iç savaşlara dönüştürülüp yeni
harita taslaklarına malzeme yapıldığını, müttefiklik-dostluk
ilişkilerinin artık gelecek güvencesi vermediğini, herkesin kendi öz
savunma gücüne yoğunlaşmasının zamanının geçmekte olduğunu ne zaman
anlayacağız!
Afganistan
işgal edildi, anlamadık. Irak işgal edildi, anlamadık. Irak'ta iç
savaş çıkarıldı, anlamadık! Bütün bunlar birer aşamaydı, anlamadık!
Filistin'de uyguladıkları yöntem, Lübnan'da iç savaş çıkarma
çabaları hep bunun içindi. Anlamadık. Anlamamakta direniyoruz. Ne
zaman anlayacağız? Türkiye topraklarından bir parça kopunca mı? Bu
ülkede insanlar birbirini bir birini boğazladığı zaman mı? Bu
suskunluk devam ederse, bunlarla da karşılaşacağız.
Refik Hariri
suikastini planlayıp uygulayanlar, bu suikast üzerinden Lübnan'da iç
savaş çıkarmak, Suriye'yi Lübnan'dan atmak ve parçalara ayırmak
istediler. Yapmadıkları rezillik kalmadı. Gözlerimizin içine baka
baka, tüm arsızlıklarıyla bir kirli senaryo uyguladılar. Suriye'yi
Lübnan'dan çıkardılar. Böylece hem Lübnan'ı hem de Suriye'yi
savunmasız bıraktılar. Aynı anda Suriye'ye saldırma, parçalara
ayırma planlarını açıkça ortaya koydular. Aynı anda İran'ı doğrudan
hedef ilan ettiler. Lübnan'da Amerikancı bir darbe yapmaya
kalkıştılar. Lübnan'ın, Filistin'in ve bölgenin direnç merkezlerini
tasfiye etmeye kalkıştılar. Başaramayınca da, her zaman inandıkları
yönteme başvurdular. Açık savaş...
Şimdi Gazze'yi
yakıp yıkıyorlar. Beyrut'u yakıp yıkıyorlar. Ne için? Kaçırılan
askerleri için mi? Hayır, değil. Bu saldırılar o olaylardan çok önce
planlandı. Dünya neden susuyor peki? Saldırıyı ABD ile İsrail
birlikte planladığı için. Filistin'e, Lübnan'a yönelik saldırılar
ABD/İsrail ortak saldırısı olduğu için. Irak işgali gibi, Büyük
Ortadoğu Savaşı'nın yeni bir cephesi açıldığı için.
Dar anlamda
hedef Hizbullah ve Hamas. Çünkü bu iki güç, bölgedeki Arap
rejimlerinden daha güçlü. ABD, İngiltere ve İsrail'in yeni Ortadoğu
dizaynının karşısındaki en güçlü kaleler. Bu güçleri tasfiye etmek
istiyorlar. Başarabilecekler mi? Elbette hayır, başaramayacaklar!
Savaş onları daha da güçlendirecek. Bölge yönetimleri kendi
halklarını savunmuyor, rejim derdinden başka kaygıları yok. Bakın
ses çıkarabiliyorlar mı? Bakın İslam Konferansı Örgütü ses
çıkarabiliyor mu? Çıkaramaz! Kim çıkarabilir? Kimin çıkaracağını
bildikleri için hedeflerini ona göre belirliyorlar! Bölgenin
rejimlerini değil, halklarını hedef alıyorlar.
Bugün Beyrut'u
vuran füzeler, Suriye topraklarına, kentlerine, köylerine yönelir.
Bu çok güçlü bir ihtimal. Zaten işgal altında bulunan Golan
Tepeleri, İsrail'in Suriye topraklarına yönelik saldırılarıyla
yeniden cepheye dönüşebilir. Şu an susan dünya, zayıf bir ihtimal de
olsa, İsrail'i sakinleştirse bile, yakın zamanda üretilecek yeni bir
krizle bu gerçekle karşı karşıya kalacağız. Bağdat bombalanırken
İstanbul'un yüreği yandı. Şam bombalanırken yüreklerimiz yine
yanacak. Suriye rejimini gerekçe gösteren içimizdeki o beyinsizler,
o zaman kişisel ve bölgesel çıkarları için bu korkunç yıkımı
anlayışla karşılayacak.
Bu, bölgesel
savaşın hazırlıkları. Asıl amaç bu! Bugün başlamazsa yarın
başlayacak. Kime güveneceğiz? Sadece kendimize. Yüreklerimizi ortaya
koyup, öz savunma yöntemlerimizi yeniden keşfedeceğiz. Bunu
bildikleri için, bu direnç merkezlerini tüketmeye, aşındırmaya ve
bizleri çözmeye çalışıyorlar. Bu yönüyle savaş, Türkiye'de de
yaşanıyor! Irak'ta, Lübnan'da yaşanan savaşın bir boyutunu da
Anadolu topraklarında yaşıyoruz biz.
İsrail
saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının başlamasına ne
demeli? Ya da bu saldırıları PKK dışında birileri mi yapıyor?
Ortadoğu'daki krize karşı en sert çıkış yapan Türkiye, bir anda
kendi içindeki saldırılara yönelmek zorunda kaldı? Kim planladı bunu
dersiniz? İsrail Türkiye'ye de mi saldırdı? ABD ve İsrail'in Kuzey
Irak'taki faaliyetleri Türkiye'ye yönelmiş durumda. Açın
gözlerinizi!
Bölgesel
kurtuluş savaşına doğru sürükleniyoruz. Belki şehirlerimiz yakılıp
yıkılacak, ekonomimiz çökecek, ağır bedeller ödeyeceğiz ama bu
coğrafyanın insanı kendi kurtuluş yolunu bulacak, her zaman bulduğu
gibi.
Türkiye'nin ve
bölgenin insanları, siyasi liderleri, aydınları, toplumsal öncüleri,
gerçeği görmeli artık. Washington'dan, Londra'dan gelen barış
projeleri savaş olup bizi yakıyor. Bugüne kadar anlayamadıklarını
artık anlasınlar! Anlasınlar da, kendi insanlarına öncü olsunlar,
başkalarının hegemonyacı projelerine değil. Bugüne kadar
yaptıklarına bir baksınlar. Baksınlar da, aslında kimler adına
hareket ettiklerini görsünler. Hiç değilse vicdanlarına kulak
versinler. Bağdat'ı, Beyrut'u, Şam'ı savunmayanlar İstanbul'u da
savunmayacaktır. Bunu böyle bilin! Herkes gözlerini açmalı artık.
Yüreklerini ortaya koymalı...
İbrahim
KARAGÜL 18 TEMMUZ 2006 Yeni Şafak
ikaragul@yenisafak.com.tr |