İşte İsrail'in o
korkunç planı!
1982 yılında Dünya
Siyonist Örgütü'ne bağlı Enformasyon Dairesi'nin İbranice yayın
organı Kivunim'de yayınlanan ve Kudüs İbrani Üniversitesi profesörü
Israel Shahak'ın İngilizce'ye çevirdiği "The Zionist Plan for the
Middle East" (Ortadoğu İçin Siyonist Plan) başlıklı rapor, bugün
Müslüman dünyada yaşananların adresini gösteriyor.
"Lübnan'ın tam
anlamıyla parçalanıp beş ayrı bölgeye ayrılması içerisinde Mısır,
Suriye, Irak ve Arap Yarımadası'nın da bulunduğu bütün bir Arap
dünyası için bir örnek teşkil edecektir. Tıpkı Lübnan gibi, Suriye
ve Irak'ın da etnik veya dini bölgelere ayrılması şeklinde ortaya
çıkacak parçalanması İsrail'in bölge için uzun vadeli amacıdır.
Suriye, bünyesinde
barındırdığı etnik ve dini yapılara uygun bir şekilde birkaç bölgeye
ayrılacaktır. Kıyı bölgelerinde Şii-Alevi devleti, Halep civarında
Sünni bir devlet, kuzey komşusuyla husumet içerisinde olan bir başka
Sünni devlet ise Şam'da kurulacaktır. Dürziler ise başta Huran ve
Kuzey Ürdün olmak üzere muhtemelen Golan'ı da içine alabilecek
şekilde bir devlet oluşturabilirler.
Araplar arasındaki her
türlü iç çatışma kısa vadede bizim lehimize sonuçlar doğuracaktır ve
Irak'ın da mezhepler çerçevesinde bölünmesi gibi çok daha önemli
hedeflere ulaşılması sürecini hızlandıracaktır. Tıpkı Osmanlı
yönetiminde Suriye'de olduğu gibi, Irak'ta da etnik ve dini bölgeler
şeklindeki parçalanmışlık mümkün gözükmektedir.
Bu çerçevede, üç (veya
daha fazla) devlet, Basra, Bağdat ve Musul gibi üç önemli şehir
merkezli olmak üzere bir oluşum sergileyecektir. Güneydeki Şii
bölgeler, Kuzeydeki Sünni ve Kürt bölgelerinden ayrılacaktır...
Büyük
felaket kimi bekliyor?
Küdüs'ün
kurtarılması için kurulan ve 57 Müslüman ülkeyi temsil eden
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Lübnan'a saldırının başlamasından
23 gün sonra toplanabildi. O da, dar bir katılımla. Arap
ülkelerinin kerhen katılımıyla. Lübnan yakılıp yıkıldıktan
sonra. |
|
Bir milyon kişi
mülteci olduktan, yüzlerce kişi öldürüldükten sonra. Güya ses
verdiler, ilk kez bir krize karşı süslü ve gereksiz cümlelerin
dışında bir şey söylediler: "Ateşkes olsun!"
Kim duydu? Lübnan
duydu mu? Filistin duydu mu? İslam dünyası duydu mu? İsrail umursadı
mı? ABD ve İngiltere umursadı mı? Avrupa ve dünya ciddiye aldı mı?
Elbette hayır! Mısır ve S. Arabistan gibi, bölgedeki kanlı oyunu
hala mezhep rekabeti olarak algılayanlar yüzünden yaşanan bir
fiyasko... Birkaç ülkenin iç politikasına göre hareket eden ama
temelde ABD/İngiliz emperyal hülyalarına göre kendini konumlandıran
bu örgütten kim, ne bekleyebilir? Hiç kimse.. Ama alay konusu
olmasınlar, bunu bari yapmasınlar artık!
Beş yıldır dünya
tarihini şekillendiren krizler yaşanıyor bu coğrafyada. İKÖ neye
çözüm buldu, hangi konuda bir söz söyledi ve tavır aldı? Afganistan
ve Irak'ın işgal edilmesine karşı mı? Irak'taki mezhep krizine ve
bölünmeye karşı mı? Oturumlarına bakın, gündemlerine bakın! Hemen
hepsi ABD'nin, İngiltere'nin dayattığı gündemler oldu. Hemen hiçbir
toplantısı, hiçbir gündemi, temsil ettiği insanların sorunları
olmadı.
Müslümanlara yönelik
işkence kurumsallaştırıldı, İKÖ hiçbir çözüm üretmedi. Yeni sömürge
dalgası bizleri adım adım sardı, İKÖ hiçbir şey yapmadı. Bölgedeyi
daha da parçalanmaya sürükleyen stratejilere karşı hiçbir şey
yapmadı. Etnik ve mezhep çatışmaları çıkaranlara karşı hiçbir şey
söylemedi. Adaletsizliklere, özgürlük taleplerinin susturulmasına,
fakirliğe karşı bir şey yapmadı.
Ben bu örgütü şimdiye
kadar hep, bölgenin enerjisini boşa çıkaran bir yapı olarak gördüm.
Bölgesel direnci kıran, adalet ve özgürlük arayışlarının önündeki en
büyük engel olarak gözlemledim. Müslüman dünyanın temel
sorunlarından hiçbirine çözüm üretemedi. Bir vizyon çizemedi. Aksine
haksızlıklara karşı güçlenen direnci eritip bitirdi. Belki de en
büyük başarısı burada.
Kuala Lumpur'daki
toplantıda konuşulanlar bir ümitsizliği yansıtıyor. İKÖ'nün
çöküşünü. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Bugün dokunulmayanlar, yarın
bana dokunulmayacak rehaveti içine girmesinler. Aynı tarafsızlık,
aynı durum onlara da olabilir'' şeklindeki sözleri bir gerçeği en
yalın haliyle ortaya koyuyor. "Korkunç küresel yeni bir yangının,
büyük bir felaketin bizleri beklediğini söylemek kehanet
olmayacaktır" cümlesi önümüzdeki on yılı işaret ediyor. Ancak
İKÖ'nün, bugünkü rejimlerin bu cümleleri algılaması mümkün değil.
Yeni yüzyıla, yeni
şartlara, yeni fırsatlara, yeni tehditlere göre yepyeni bir temsil
mekanizmasının oluşturulması, yepyeni siyasi, ekonomik, askeri
yakınlaşmanın temellerinin atılması gerekiyor. Bölgedeki devletlerin
ömürlerinin ne kadar olacağının tartışıldığı bir dönemde, bölgeyi
temsil ettiği varsayılan bu örgütün geleceğinin olmayacağı bir
gerçek. Çünkü, ülkelerinden, topraklarından, tarihlerinden,
kültürlerinden çok saraylarını, altınlarını, Batı bankalarındaki
paralarını, yolsuz ve zalim iktidarlarını düşünenler, ABD işgalleri
kadar, İsrail saldırıları kadar bu topraklara zarar veriyor.
İbrahim KARAGÜL
04 Ağustos 2006 Yeni Şafak
ikaragul@yenisafak.com.tr |